1 Ocak 2011 Cumartesi

Filmciler geldi köyün hayatı değişti


Filmciler geldi köyün hayatı değişti

Karıncalı dağının eteklerine kurulmuş Toygar Köyü'nün kahvesindeyiz. Kahveci Özcan başımızda. Gelişmeleri ve sıcak haberleri ilk elden alıyoruz. Hem de bol köpüklü kahvelerimizi yudumlarken...
 
Konu, çekimleri Toygar köyünde devam eden 'Çete Ayşe' filmi. Toygarlılar filmle yatıp filmle kalkıyor. Çoluk çocuk, genç yaşlı, köylülerin merak ettiği tek şey, filmin ne zaman biteceği...
-Köy meydanındaki kahvehânenin önünden Nazilli'nin perşembe pazarına gitmeye hazırlananların uğultusu yükseliyor. Yeni gelenlerle kahvenin önü giderek kalabalıklaşıyor. Ilık, güzel, aydınlık bir sonbahar sabahı... Yemyeşil tepelerde otlayan koyunların çan sesleri duyuluyor. Ara sıra geçen mobilet gürültüsü sinir bozucu olsa da kimse kılını kıpırdatıp bakmıyor, alışmışlar... Mehmet Aslan ve Mustafa Yılmaz da geldi... Köy meydanında şamata başladı. Şakanın bini bir para... 'Valla bu sene de üçüncü ürünü ektim...', 'Havalar da iyi gediyor...', 'Muhtarı gören var mı?' 'Yavrum filmciler gelecek mi?'... İşte bütün mesele bu son soruda gizli... Niyazi amcanın sorusu bir anda gündemi değiştiriyor. Zaten filmden başka bir şey konuşulmaz olmuş köyde.
Burası Aydın'ın Nazilli ilçesine 13 kilometre uzaklıkta, Karıncalı Dağı'nın eteklerine kurulmuş 70-80 hâneli Toygar Köyü... Çekimleri Yenipazar'a bağlı Dalama ve Direcik'ten sonra Toygar'da devam eden 'Çete Ayşe' filmine kısa bir ara verilse de Toygarlılar şimdilik filmle yatıp filmle kalkıyor. Bütün bunları bizim nereden bildiğimizi merak edenler için haberi meydandaki kahveden yazdığımızı söyleyelim... Kahveci Özcan başımızda bekliyor. Gelişmeleri ve sıcak haberleri ilk elden alıyoruz. Hem de bol köpüklü kahvelerimizi yudumlarken... Filmin hikâyesini tabii ki başta yönetmen Yusuf Güven olmak üzere tüm oyunculara ve teknik ekibe soracağız. Ancak bir gerçek var ki Çete Ayşe, Toygarlıların hayatını fazlasıyla etkilemiş... Etkilemekle kalmamış, bir hayli değiştirmiş. Bunun sebebi elbette filme kaynaklık eden Çete Ayşe romanının yazarı Sabahattin Burhan'ın bu köyden olması. Filmin önemli bir bölümü de burada çekilince, köylü filme kendi malı gibi sahip çıkıyor.

 
Köyde gündem: Çete Ayşe
Eli cebinde salına salına meydana gelen köylülerin merak ettiği tek şey, filmin ne zaman biteceği... Bu arada köy muhtarı Ahmet Ekiz de geliyor... Unutmadan kahvenin duvarlarının Çete Ayşe filmiyle ilgili haber ve afişlerle dolu olduğunu söylemekte fayda var. Meydan, şimdiden film muhabbetiyle ısınmaya başladı bile... Bir de köylüler filmden, sanattan anlamaz derler. 'Bu film tutmaz' diyenleri mi ararsınız, aksaklıkların kurguda giderilebileceğini söyleyenleri mi, 'montajda filme ruhunu katarlar' diyenleri mi; ışık, kostüm her şeyden haberdarlar... 'Endişe etmeyin len, kameraların hilesi varmış. Film güzel olacak.' Kahveye her gelen farklı bir şey söylüyor. Oyuklu tepesine sırtını dönen, muhabbete dahil oluyor. Oyuncuların kabiliyeti bile sorgulanıyor. İmam Mehmet Öztürk 'tutmaz', muhtar 'tutar' diyor. Ve tabii Çete Ayşe'nin yazarı Sabahattin Burhan'ın ağabeyi Mehmet Burhan, merakla soruyor: 'Yavrum film işi ne olacak?' Kahvecinin anlattığına göre meğer Mehmet amca akşama kadar dönüp dönüp bu soruyu soruyormuş. Kahveci 'Ben ne bilem, yönetmen miyim!' diye çıkışıyor. Kısacası Çete Ayşe çekilir çekilmesine ama köylünün filmle değişen hayatı, heyecanı ve meraklı bekleyişi başlı başına bir film aslında. 'Perşembe pazarına gideceğim ama ya filmciler geliverirse...' diyor biri. Bir şey kaçırmamak lazım tabii...
Toygarlılar film için seferber
İnsanlar meydanda oturup sadece filmin kritiğini yapmıyor. Başta muhtar Ahmet Ekiz olmak üzere köyün imamı ve köylüler prodüksiyona yardımcı olmak için ellerinden geleni yapıyorlar. Konusu 1919'da geçen film için ne kadar eski eşya, at, öküz varsa tedarik etmişler. Sandıklarında, bohçalarında ne var ne yok getirip vermişler. Nazilli'de muhafaza edilen eşyalar arasında; mintan, eski lastik ayakkabılar, şalvar, entariler, içlikler, lüküs lambalar, bakır kaplar, antika ibrikler, yaba, kağnı ve daha neler neler var! Prodüksiyondan bir görevlinin söylediğine göre toplanan bu eşyalar çekimler bittikten sonra sahiplerine verilecekmiş. Keşke Nazilli'de bir Çete Ayşe evi düzenlenip bu eşyalar sergilense. Bu da bizim düşüncemiz. O gönlü zengin Toygar halkı buna da hayır demez...
Hem siper kazdılar, hem rol yaptılar
Savaş ve çatışma sahnelerinin bol olduğu filmler için en büyük sıkıntı kuşkusuz figürandır. Filme bu konuda da en büyük destek yine köylülerden geliyor. Çekim ekibinin rahat çalışması için dağa tepeye yollar açan, siperler kazan köylüler, oyunculuklarını da konuşturuyor.
Selahattin Ürkmez, Mustafa Kurudere, Mehmet Sarıkaya gibi isimler 'Biz yaşlı kontenjanından girdik yavrum' diyor. Hayatlarında ilk defa kamera gören yaşlı, kadın-erkek, çoluk çocuk herkes kalabalık sahnelerin çekimlerinde rol alıyor. Hem de bir kuruş para almadan. Zaten köyde kiminle karşılaşsanız başlıyor rol aldığı sahneyi anlatmaya. Burada muhtarın söylediği bir cümleyi hatırlatmakta fayda var: "Toygarlıların sanata ve sanatçıya bakışı değişti..." Köylünün bu ilgisini görüp de şaşırmamak elde değil. Onların filmi savunmalarına ve projeyi desteklemelerine bakıp, sormaya bir türlü cesaret edemediğim 'Neden?' sorusunu herkesin ortasında muhtara soruyorum. 'Neden bu ilgi?' Meydanda bir sessizlik... Muhtar tok sesiyle başlıyor anlatmaya. "Çete Ayşe romanının yazarı bizim kendi evladımız. Hem de Ege Bölgesi'ni anlatan bir film. Bu filmde kendi geçmişimizi göreceğiz. Neden destek vermeyelim?"

 
Köy kahvesini Çete Ayşe filminin afişi ve gazete haberleriyle donatan Toygarlılar, çekimlerin tamamlanıp galanın yapılacağı günü sabırsızlıkla bekliyor.
Maddi sıkıntı çekimleri durdurdu
Biz bu haberi yazdığımızda (çarşamba akşamı) ara verilen çekimlerin ne zaman başlayacağı kesinlik kazanmamıştı. Filme maddi sıkıntılar yüzünden ara verildiği köylünün dilinde. Ortalık şimdilik kaynıyor. Yönetmen Yusuf Güven'in de dediği gibi 'Yüzde 40'ı çekilen film mutlaka bir şekilde tamamlanır.' Ancak bir endişe düşmüş yüzlere. Bizim de duyduğumuza göre yapımcı Adem Koçyiğit ile oyuncuların ve teknik heyetin görüşmeleri sürüyor. Burada en büyük hayal kırıklığını ise yine Toygarlılar yaşıyor. Onların tek derdi filmin bitmesi ve gala gösterimine gidecekleri günü görmek... Nazilli'de yapılacak gala için muhtar sözünü verdi bile: "Herkesi galaya ben götüreceğim..." Bir de Yörük Efe Ali'nin dizi olarak bu bölgede çekilmesi köylülerin gönülden istediği bir başka konu...

 
Bugüne kadar çekilmemiş olması eksiklik
Kurtuluş Savaşı'nda Aydın, Nazilli ve çevresinde gösterdiği kahramanlık ve cesaretle Türk kadınına öncülük yapan ilk kadın efe 'Çete Ayşe'nin hayatı tam bir kahramanlık hikâyesi... Sabahattin Burhan'ın 'Çete Ayşe' (Nesil Yayınları) adlı iki ciltlik romanından aynı adla sinemaya uyarlanan film, Çete Ayşe'nin Huriye ve Hafize adlı iki kızını evde bırakıp 23 yaşında silah kuşanmasını ve cephede gösterdiği kahramanlığı anlatıyor. Yapımcılığını Adem Koçyiğit'in üstlendiği filmi, Kurtuluş ve Elveda Rumeli'den tanıdığımız Yusuf Güven yönetiyor. Sabahattin Burhan, film için "Çete Ayşe, bizim için mücadele etmiş. Filmin bugüne kadar çekilmemiş olması bir eksiklik." diyor. Çete Ayşe, İmamköy'den Umurlu'ya, Aydın'a; Aydın'dan Dalama'ya küheylanlar uçurur. Kepez'de üç gün üç gece Yunan'a kan kusturur. Onun kahramanlığı o günden bu yana bölgede dilden dile anlatılır. Sabahattin Burhan, uzun araştırmalardan sonra hayatını yazınca, hatırası gelecek nesillere de taşınma şansı bulur. İstiklal mücadelesinin bu sembol ismini, Tarsus'taki Kara Fatma'dan, Adana'daki Hatice Hatun'dan, İstanbul'daki Asker Saime Hanım'dan, Erzurum'daki Nene Hatun'dan ayıran en büyük özellik ise Çete Ayşe'nin, Kurtuluş Savaşı'nın ilk kadın efesi olması.
***

Köylüler çok hevesli
 Yusuf Güven (Yönetmen): "Şu an yüzde 40'ını çektik. Şimdi büyük sahnelere gireceğiz. Hazırlıklar sürüyor. Dönem çekmek zor. Hiçbir şeyi bir arada bulamazsınız. Türkiye'de biraz daha zor. Her şey 10 senede bir değişiyor. 1919'u çektiğimiz için, iş daha da zor oluyor. Toygar'dan sonra Birgi'ye taşınacağız. Kepez savaşı sahneleri var çekilecek... Bölge halkını oynatmanın avantajı var, elinizin altında oluyorlar. Bir de hevesli oluyorlar. Kendilerine ait bir hikâye olduğu için de yürekten katılıyorlar. Bölge halkına çok teşekkür ediyoruz. Onlardan çok fazla oyunculuk istemiyoruz. Üç haftalık işimiz var. Çoğu oyuncu ne atı biliyor ne de silahı biliyor. Onlara öğrettik. Yüzümüzün akıyla çıkarsak derli toplu iş olacak."
Herkes bana 'Çete Ayşe' diyor
Banu Öztürk (Çete Ayşe:) "İçimden bir ses, bir filmde başrol oynayacağımı söylüyordu. Koştum, spor yaptım. Hatta rüyalar bile gördüm. Ve sonunda Çete Ayşe rolü teklif edildi. 300 kişi arasından seçildim. Bu benim için çok önemli. Zaten burada herkes beni gerçek Çete Ayşe'ye benzetiyor. Sete yaşlı teyzeler gelip ağlıyorlar. Senin için geldik diyorlar. Bu benim için gurur verici. Toygarlılar çok sıcakkanlı insanlar. Burada bu projede olmaktan dolayı mutluyum."

Halk filmle çok ilgili
Umut Sezgin (Yörük Ali): "Yörük Ali'yi oynamak benim için şans. Yunan'a karşı savaşmış bir Efe'yi oynamak, onur verici. Ekip çok iyi... Buradaki pozitif enerjiyi inşallah perdeye yansıtırız... Halkın filme olan ilgisi şaşırtıcı. Yörük Ali onlar için önemli. Zaten yolumu kesenler 'Efemiz' diyor..."

Köylüler bizden heyecanlılar
Levent İnanır (Sancaktar Ali Efe): "Çekimler dört hafta devam eder. Film o günün koşulunda bir Türk kadınının nasıl savaşçı olabileceğini ve cesaretini gösteriyor. İki çocuğunu bırakıp dağlara çıkan bir kadının hikâyesi... Halk bize çok yardımcı oldu. Evlerini kapılarını açmakla kalmayıp oyuncu olarak da destek verdiler. İlk kez bir film ekibi gelmiş, onlar için sihirli bir şey. Çok çabuk kaynaştık, anlaştık onlarla. Derdimizi anladılar. Toygar olsun Akça olsun, İsabeyli olsun, buralarda çok yardımcı oldular. Ben açıkçası bu kadar beklemiyordum."

Daha çok halk lazım
Metin Devrim (Görüntü Yönetmeni): "Sadece finans sıkıntısı var... Halk ayaklanmasını çekiyoruz. Daha çok halk lazım... Bürokrasiden de destek bekliyoruz."

Köylünün sanata bakışı değişti
Ahmet Ekiz (Toygar Köyü Muhtarı): "Film sayesinde köylünün sanata ve sanatçıya bakışı değişti. Bir filmin nasıl çekildiğini öğrendiler. Bir de Toygar'ın adı duyuldu. Bizler hiçbir karşılık beklemeden varımızla yoğumuzla destek oluyoruz. Yaşlı-çocuk demeden rol alanlar oldu. Bu topraklarda geçmişte yaşanan kahramanlıklar gözümüzün önüne geldi. Bu filme destek vermeyip de ne yapacağız?"
YUSUF BÜLBÜL   -   11.12.2010

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder