13 Mart 2016 Pazar

KADINLAR PEK SEVMEDİ



BAŞAK PARLAK ‘KIŞ GÜNEŞİ’NDEKİ SEDA ROLÜ İLE SEVENLERİN ŞAŞIRTTI!
KADINLAR PEK SEVMEDİ
YUSUF BÜLBÜL
Sevdam Alabora, Serçe ve Fikrimin İnce Gülü gibi dizlerden hatırladığımız Başak Parlak Show TV’nin yeni dizisi ‘Kış Güneşi’ndeki Seda karakteri ile oyunculuk kariyerinde farklı bir yola girdi. Sinema ve dizilerde ‘iyi rollerde’ görmeye alıştığımız Parlak, özellikle kadın izleyicilerin tepkisini çekiyor. Başak Parlak ile dizideki hırslı, istediğini elde eden ve yuva yıkan (!) Seda’yı ve aldığı tepkiler konuştuk… 
İNSANLAR SEDA’YA ÇOK ŞAŞIRDI
Daha çok naif ve iyi kızları oynadığını söyleyen Parlak izleyiciyi nasıl şaşırtmak istediğini şöyle anlatıyor: “Aslında tam da bu yüzden Seda'yı oynamak istedim. Oynadığım karakterlerin diğerlerinden farklı olmasını tercih ediyorum mümkün olduğunca. Bana gelen tepkiler de öyle. Genel olarak çok şaşırdı insanlar. Söylediğiniz gibi kadınlar pek sevmedi Seda'yı. Haklılar da. Ama hiç öyle kötü yorum yapan olmuyor.”
SEDA’YA ALIŞMAK ZOR OLDU
‘Kış Güneşi’nde tuttuğunu koparan, hırslı bir moda tasarımcısını oynamanın kendisi için de zor olduğunu söyleyen Parlak, “Seda'ya alışmak gerçekten zor oldu. Seda'yı anlamak, onu içselleştirmek zordu. Seda'ya önce benim inanmam ve anlamam gerekti oynayabilmek için. Birbirimizden çok farklıyız çünkü. Ama bu süreç bana ayrı bir keyif verdi. Bir de insanları şaşırtmak istiyorum” diyor.
“ÇOK ZAYIFSIN” DİYORLAR
4 yıldır kilosunu koruduğunu söyleyen Parlak, bunu nasıl başardığını şöyle anlatıyor: “Her yeni projeye başladığımda insanlar hep ne kadar zayıflamışsın diyorlar. Ben kilomdan gayet memnunum. Aslında özel olarak bir şey yapmıyorum, sadece doyduğum zaman yemek yemeyi bırakıyorum. Akşamları hafif yiyorum. Gece yemek yemiyorum.”
ÖNEMLİ BİR SAHNE OYNAMIŞSAM AÇIP İZLERİM
Dizinin yanı sıra Tiyatro Tavla Sahne’de oynamaya devam eden Başak Parlak, kendini ekranda izleyip izlemediği ile ilgi soruya, “ Çok önemli bir sahne oynamışsam açıp izlemek istiyorum. Ekrana duygumu ne kadar geçirebildiğimi merak ediyorum. Ama onun dışında izlemek istemiyorum” şeklinde cevap veriyor.

14 Ocak 2015 Çarşamba

Kurtlar Vadisi ve Arka Sokaklar rekora koşuyor



Kurtlar Vadisi ve Arka Sokaklar rekora koşuyor

Türkiye'deki dizi sektörünün her geçen gün biraz daha geliştiği, yabancı ülkelerde talep patlaması yaşandığı, oyuncularımıza teklif üstüne tekliflerin geldiği sıkça konuştuğumuz konular arasında. Her yıl onlarca dizinin çöpe gittiği, yüzlerce insanın işsiz kaldığı, reyting denen canavarın dinmeyen iştahı ise hep  göz ardı edilir. Peki, 'Dizi çöplüğü'ne düşmemek için direnenler yok mu? Elbette var. Belki yüzlerce, belki de binlerce dizi görmüş, eskitmiş Kurtlar Vadisi Pusu ile Arka Sokaklar hızla rekora doğru koşuyor. Pek çok oyuncuya mezar olan, çoğunu da emekli eden Kurtlar Vadisi 15 Ocak 2003'te yayın hayatına başlamıştı. Dile kolay 12 yıl... Değiştirmediği kanal kalmayan dizi en sonunda Kanal D'nin elinde kaldı. Aynı kanalda ekrana gelen ve türünün ikinci örneği (uzun soluklu olmada) olan Arka Sokaklar'da ilk ekran macerasına Temmuz 2006'da merhaba demişti. O gündür bu gündür girmedikleri sokak bırakmayan dizi ekibinden; ışıkçı, kameraman ve pek çok teknik ekip çalışanın emeklilerinin yaklaştığı konuşuluyor...
            REKOR KIRABİLECEKLER Mİ?
Aslında geçmişte uzun soluklu dizi sayısı oldukça fazla. İlk kez 1989 yılında yayınlanmaya başlayan 'Bizimkiler' 2002 yılında veda etmişti. Süper Baba ise 1993 yılında başladığı ekran yolculuğuna 1997 yılında bitirmişti. Mahallenin Muhtarları 1992 yılında Kanal 6 ile izleyici karşısına çıkmış,  Star TV'de 2002 yılında final yapmıştı. Perihan Abla 1986-1988 yılları arasında TRT'de yayınlanan Perran Kutman'ın başrolde oynadığı yerli diziyi de unutmamak gerek. Şimdi soru şu; Kurtlar Vadisi Pusu ile peşinden gelen Arka Sokaklar'ın ekran macerası daha ne kadar devam edecek? Buradan bir rekor çıkar mı? Bunu zaman gösterecek...14.01.2015 / Çarşamba...

13 Ocak 2015 Salı

YALNIZLIĞIM

Ilık bir su gibidir içimde yalnızlığım,
Yalnızlığım, ruhumda uzak bir ses gibidir.
Her sabah ufuklardan mavi şarkılar gelir,
Ve her sabah ürperir içimde yalnızlığım

Güneşim aydan sarı, yarınım dünden zorsa,
Sarsın artık ömrümü tunç kandillerin isi
Üşüyen ellerimden tutmalıydı birisi,
Eğer benim gözlerim onları görmüyorsa.

Bir camın arkasında açılıyor güllerim,
Havuzum pırıl pırıl... yıkar bakışlarımı.
İşler temiz ziyalar suya nakışlarımı;
Ruhumun dünyasından eser tahayyüllerim

Rüya rüzgarlarında bir yaprak yalnızlığım
Düşüncem bir neydir ki ürperir perde perde
Belki bu mısralarım esecek gönüllerde
Fakat herkese uzak kalacak,yalnızlığım.
 FAZIL HÜSNÜ DAĞLARCA

20 Ocak 2011 Perşembe

ÖLÜM

YUSUF BÜLBÜL
Günlüğün eski sayfalarını karıştırırken tüylerimi diken diken eden bir bölümle karşılaştım. Yazarken ve yazdıktan sonra da iki gün kendime gelememiştim. Şimdi yeniden görmeye bile tahammülüm yok. Hala rüya olduğundan tereddüt ettiğim! ama rüyo olduğunu bildiğim kendi ölümüm. İnsanın kendi ölümünü görmesi ne zor birşeymiş...İçiniz öyle yanıyor ki alev alev... İlk önce günlüğü karyolanın altına fırlattım. İrkildiğim için yaptım bunu.. Günlük bir anda beni ‘o’ güne götürdü..Neyse dedim kendi kendime. Bir şey düşünme… Sonra pencereyi açtım sokağa baktım bir müddet. Gözüm bir anda, her daim küçük bir pencere önünde görmeye alıştığım güvercine takıldı. Bugün biraz farklıydı sanki. Kanatlarını iki yana sermiş başı betondaydı. Evet ölmüş! Yok daha neler… Ne zaman bu günlüğü elime alsam bir şeyler oluyor. Daha önceki aldığımda da köydeki yakın bir arkadaşımın kaza haberini duymuştum…İlla ölümü hatırlatacak ya bana …Adeta hangi kapıyı açsam kafasını uzatıyor. Kaçış yok ondan. Evet, yeniden karyolanın altında attığım günlüğü aldım elime ve o güne gittim... Öldüğüm güne yani!...Kaza anını hatırlamıyorum. Tek bildiğim olay yerinde bir kalabalık...Sıra sıra mezarlar var ve ben aralarında geziyorum. Sonra başımı toprağa doğru eğiyorum. Ne olduysa ondan sonra oluyor zaten. Kalmak ne mümkün. Vücudum yarısı toprakta. İnsanlar üzerime toprak atıyorlar. Yapmayın, etmeyin diye feryat ediyorum. Ağzımdan çıkan şu cümleyi o kadar net hatırlıyorum ki; "Lütfen bir şans daha verin" Beşinci Boyut gibi birşey... Buraya kadardı, yapacak birşey yok diyorlar... Sonra uyarıyorum kan ter içinde. Gel de inan şimdi bunun rüya olduğuna. Odanın içinde deliler gibi geziyorum. Bir ses. Allahım bir ses..Gece yarısı kimi arar sorarım ölüp ölmediğimi. Etimi mıncıklıyorum ve ağrı yok... İçim yanıyor. Hem de öyle bir yangın ki tarifi yok. Allahım ölüm ne zormuş...

11 Ocak 2011 Salı

Milyon dolarlık dizilere kafa tutmanın sırrı

Milyon dolarlık dizilere kafa tutmanın sırrı
YUSUF BÜLBÜL   -   11.01.2011
Geçtiğimiz çarşamba, iki yeni dizi ilk bölümleriyle çıktı izleyici karşısına. Daha yayına girmeden tartışmalara neden olan Show'un 'Muhteşem Yüzyıl'ı ile Kanal D'nin, tanıtım için özel gazete bastırdığı 'Şüphe' aynı saatte ekrana geldi.
Bir yanda günlerdir konuşulan, tartışılan bir dizi, diğer yanda Yaprak Dökümü'nün yerine düşünülen bir başka proje. Kamuoyunda iki dizi birbirine kırdırılıyor yorumları yapılsa da reyting sonuçları herkesi şaşırttı. Tüm Gün'de aldığı 11,2 reytingle Birol Güven'in yapımcılığını üstlendiği 'Çocuklar Duymasın' birinci oldu. Aynı gün Muhteşem Yüzyıl 10,9 ile ikinci olurken, ilk ona giremeyen 'Şüphe' 5,0 reyting ile 13. olmuştu. Dizinin izlenmesinde Meltem-Haluk çiftinin ayrılık kararı almasının etkili olduğu söylense de milyon dolarlık dizilere kafa tutan Çocuklar Duymasın'ın senaristi Güven bu eleştirilere katılmıyor: "Çocuklar Duymasın her zaman iyi reyting alan güçlü bir yapımdır ve milyonlarca seveni vardır. İçinde küçük ayrılıklar, küçük hüzünler olsa bile Çocuklar Duymasın gözyaşı fırtınalarının arasında izleyicinin sığınacağı bir mutluluk limanıdır."
Birol Güven'e göre dizideki ayrılık sahnesini tartışmak ve yüksek reytingi buna bağlamak anlamsız. "Meltem-Haluk çifti ayrılığın eşiğinde yaşayan bir çifttir. Daha önce de defalarca ayrılmayı düşünmüşlerdir. Bundan sonra da gündemlerine bu konu gelebilir ama aralarındaki güçlü aşk ve sevgi onların birbirlerinden kopmalarına engel olacaktır." diyor.

1 Ocak 2011 Cumartesi

Ömer Babab Vadi'den ayrılacak mı?

Ömer Baba Vadi'den ayrılacak mı?
Bu bilgiler sadece blogger okurlarına özeldir. Ne derece doğru ne derece yalan bilmiyoruz ama Kurtlar Vadisi Pusu'da birşeylerin döndüğü muhakkak. Dizi yeni çizgisine girmeye çalışırken bazı oyuncularla yol ayrımına geliyor galiba. Memati'nin oğlunun mezarının yanına kazılan üçüncü mezar kimin acaba.? Aldığımız duyumlara gre Ömer Baba'da (Emin Olcay) kurşunlara geliyormuş. Olur mu olur. Kurtlar Vadisi bu. Kimin daha uzun yaşayacağına senaristler karar veriyor. Ancak şunu belirtmekte fayda var kı; bu dizi Ömer Babasız olmaz. Bu bir dost tavsiyesi. Zira her geçen gün şirazeden çıkan kahramanlarımızı bir nebze olsun doğruyu anlatacak tek karekter Ömer Baba değil mi?

Tuna belgeselinin çekimleri Macaristan'da başladı



Tuna belgeselinin çekimleri Macaristan'da başladı

Tuna, meşhur Gazi Osman Paşa Marşı'nda her ne kadar 'akmam' dese de usta yönetmen Mesut Uçakan'ın çekimlerine yeni başladığı 'Tuna Nehri Aksam Diyor'da izleyiciyi Estergon'dan başlayarak Karadeniz'e döküldüğü Sulina'ya kadar sürükleyecek.
İstanbul 2010 Avrupa Kültür Başkenti Ajansı projeleri çerçevesinde bu coğrafyadaki geçmişten günümüze Türk ve İslam kültürü izlerini de araştıran belgesel Tuna nehrini bir gelin, İstanbul'u bir İstanbul beyefendisi olarak tasvir ediyor. Üç bölüm olarak planlanan belgeselde Estergon'dan Sulina'ya kadar nehir kıyısındaki irili ufaklı beldeler ve bu beldelerdeki Osmanlı eserleri ekrana yansıtılacak. Belgesel, Tuna'nın doğduğu Almanya'nın güneyinde kalan Schwarzwald bölgesinde Brege ve Brigach dağ ırmaklarının 678 metre yükseklikteki Donau-Eschingen'den (Donaueşingen) çıkışı ile başlıyor. Ardından Kanuni Sultan Süleyman ve Merzifonlu Kara Mustafa Paşa'nın kapılarına dayandığı Viyana'dan geçerek Budapeşte, Belgrad, Bükreş, Vidin, Plevne, Silistre ve Köstence'ye kadar pek çok Tuna kenti tanıtılıyor.
Birçok televizyon projesinde yer alan Ahmet Edebali'nin koordinatörlüğünü üstlendiği belgeselin görüntü yönetmeni Seyhan Bilir.
YUSUF BÜLBÜL BUDAPEŞTE   -   21.10.2010