20 Ocak 2011 Perşembe

ÖLÜM

YUSUF BÜLBÜL
Günlüğün eski sayfalarını karıştırırken tüylerimi diken diken eden bir bölümle karşılaştım. Yazarken ve yazdıktan sonra da iki gün kendime gelememiştim. Şimdi yeniden görmeye bile tahammülüm yok. Hala rüya olduğundan tereddüt ettiğim! ama rüyo olduğunu bildiğim kendi ölümüm. İnsanın kendi ölümünü görmesi ne zor birşeymiş...İçiniz öyle yanıyor ki alev alev... İlk önce günlüğü karyolanın altına fırlattım. İrkildiğim için yaptım bunu.. Günlük bir anda beni ‘o’ güne götürdü..Neyse dedim kendi kendime. Bir şey düşünme… Sonra pencereyi açtım sokağa baktım bir müddet. Gözüm bir anda, her daim küçük bir pencere önünde görmeye alıştığım güvercine takıldı. Bugün biraz farklıydı sanki. Kanatlarını iki yana sermiş başı betondaydı. Evet ölmüş! Yok daha neler… Ne zaman bu günlüğü elime alsam bir şeyler oluyor. Daha önceki aldığımda da köydeki yakın bir arkadaşımın kaza haberini duymuştum…İlla ölümü hatırlatacak ya bana …Adeta hangi kapıyı açsam kafasını uzatıyor. Kaçış yok ondan. Evet, yeniden karyolanın altında attığım günlüğü aldım elime ve o güne gittim... Öldüğüm güne yani!...Kaza anını hatırlamıyorum. Tek bildiğim olay yerinde bir kalabalık...Sıra sıra mezarlar var ve ben aralarında geziyorum. Sonra başımı toprağa doğru eğiyorum. Ne olduysa ondan sonra oluyor zaten. Kalmak ne mümkün. Vücudum yarısı toprakta. İnsanlar üzerime toprak atıyorlar. Yapmayın, etmeyin diye feryat ediyorum. Ağzımdan çıkan şu cümleyi o kadar net hatırlıyorum ki; "Lütfen bir şans daha verin" Beşinci Boyut gibi birşey... Buraya kadardı, yapacak birşey yok diyorlar... Sonra uyarıyorum kan ter içinde. Gel de inan şimdi bunun rüya olduğuna. Odanın içinde deliler gibi geziyorum. Bir ses. Allahım bir ses..Gece yarısı kimi arar sorarım ölüp ölmediğimi. Etimi mıncıklıyorum ve ağrı yok... İçim yanıyor. Hem de öyle bir yangın ki tarifi yok. Allahım ölüm ne zormuş...

1 yorum:

  1. Kaçınılmaz sonumuz sandığımız ,başlangıcımız....hayrolsun inşallah....

    YanıtlaSil