25 Aralık 2010 Cumartesi

Ankara'ya gidecek yol param olsaydı Yıldıray Çınar'ı kimse tanımayacaktı


İbrahim amcanın anlatacak o kadar çok şeyi var ki... Hikâyesini dinledikçe şöhreti üç kuruş yol parası yüzünden kaçırdığını öğreniyoruz. Hatta "Ankara'ya gidecek yol param olsaydı, bugün Yıldıray Çınar'ı kimse tanımayacaktı." cümlesi, hayatta kaçırdıklarının özeti aslında...
Çekimleri Isparta'da devam eden Sakarya Fırat'ın setindeyiz. Kalabalık, nişan sahnesi için toplanmış. Isparta ve ilçelerinden onlarca figüran ortalıkta geziniyor. Kameralar, ışıklar, bir o yana bir bu yana koşuşan insanlar. Tam bu sırada çekim mekânı olan eski konaktan (300 yıllık olduğu söyleniyor.) yanık bir ses yükseliyor. Bir anda sessizlik çöküyor ve herkes sesin geldiği yöne doğru gidiyor. Yaşlı bir adam öyle türküler söylüyor ki başından ayrılmak ne mümkün... 'Kim bu?' 'Eskiden şarkıcı mıymış?' değilse de niye olmamışlarınızla bakakalıyorsunuz. Daha iri ve itici bir ses: 'Herkes yerine, çekim başlıyor.' Hadi amca son iki dakika... Bu amcayla konuşmam lazım. Bekle ki 'stop' desinler. Yemek molasında beklediğim fırsatı yakalıyorum. Daha ben sormadan başlıyor anlatmaya. Adının İbrahim Yıldırım (74) olduğunu yanından hiç ayrılmayan eşinden o çekimdeyken öğreniyorum. Ama İbrahim amcanın anlatacak o kadar çok şeyi var ki, hikâyesini dinledikçe şöhreti, bir türlü bulamadığı üç kuruş yol parası yüzünden kaçırdığını öğreniyoruz. Hatta "Ankara'ya gidecek yol param olsaydı, bugün Yıldıray Çınar'ı kimse tanımayacaktı." cümlesi hayatta kaçırdıklarının özeti aslında...
Nasıl yani? Evet biz de aynen bu soruyu soruyoruz İbrahim amcaya. Hikâye tam burada başlıyor zaten. Şöhreti nasıl kaçırdığını anlatıyor uzun uzun. 1960'lı yıllar... TRT, ses sanatçısı seçmek için bir sınav düzenler. Babasının 'oku' baskılarına aldırış etmeyen İbrahim Yıldırım, TRT'nin açtığı sınavdan haberdar olur ve Ankara'ya gitmeyi kafasına koyar. Ankara'da yaşayan akrabasına haber göndererek, kendisine yardımcı olmasını ister. Bu arada kardeşlerinin baskısı artmış, 'kendini buralarda heba etme' tavsiyeleri kafasını tamamen karıştırmıştır. Zira o yanık sesiyle sadece kardeşlerini değil, çevresindeki herkesi etkilemeyi başarmıştır. Bir ara tanıştığı usta ses sanatçısı Ahmet Yamacı kendisini dinlemiş ve 'Bundan büyük bir ses sanatçısı olabilir' demiş. Kendine güveni gelen Yıldırım, dostlarının da yardımıyla Ankara'nın yolunu tutar ve TRT'nin açtığı sınava girer. Sınav sonuçları babası hariç herkesi mutlu edecektir. Yıldırım birinci olmuştur ve hayallerini gerçekleştirmesi için önündeki engeller bir bir kalkmaya başlar. Bağlama ve müzik tutkusu onu okulundan da uzaklaştırır. Sanat okulunun ikinci sınıfından ayrılır. Ankara'ya gidecek ve sesini herkese duyuracaktır. Bu arada Ankara'dan davet gelmiştir. Ama her şey planlandığı gibi gitmeyecektir...
Sınavı kazandığımda İbrahim Tatlıses'in hayali yoktu
Ankara daveti onu mutlu etse de sınava girme konusunda destek veren dostlarının ikinci bir Ankara yolculuğu için destek olmamaları onu üzer. Yol parası için gittiği tüm kapılar bir bir yüzüne kapanmıştır. Üç kuruş denkleştirip Ankara'ya gidemeyince yerine ilk yedek olan Yıldıray Çınar çağrılmış ve İbrahim Yıldırım'ın hayalleri Isparta dışına çıkamamıştır.
Bir Yiğit Gurbete Gitse, Bad-ı Sabah, Ahu Gözlüm, Geldi Geçti Benim Ömrüm gibi şarkıların sahibi Yıldıray Çınar şöhretine şöhret katmış ve 54 filmde başrol oynamıştır. 12 altın plak ödülü alan Çınar'ı 29 Mayıs 2007'de kaybetmiştik. Asıl mesleği ayakkabıcılık olan ve İbrahim Tatlıses'in 'Ayağında Kundura' şarkısını iç çekerek dinleyen İbrahim Yıldırım şimdilerde ne yapıyor dersiniz? Pes etmemiş. Pes etmeye niyetli görünmüyor. Zira Isparta Türk Halk Müziği Korosu'na seçilmiş. Konserler verip yanık sesini duyurmaya devam ediyor. Sadece sahnede değil. Figüran olarak gittiği setlerde de yapıyor bunu. Hatta bir ara TRT'de türkü söylemiş. Nasıl mutlu olduğunu gözünden anlıyorsunuz. Ama ekmeğini, hanımının yaptığı yufkaları semtte pazarlarda satarak kazanıyor. İki çocuk sahibi Yıldırım, şöhret olamasa da türkü söylemekten asla vazgeçmeyeceğini söylüyor: "Eve gittiğim zaman sazımı elime alırım ve bir şeyler karıştırırım. Ne yapalım her şey kısmet..." y.bulbul@zaman.com.tr

YUSUF BÜLBÜL   -   19.12.2010

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder